28 Nisan 2013 Pazar

AHŞAP SANDIK BOYAMA

Bu sandığa sadece sandık demek içimi acıtıyor.Ona her baktığımda ki bunu çok sık yapıyorum,onu yapan ustanın, gıyabında ellerinden saygıyla öpüyorum.Keşke zanaat teknolojiye bu kadar çabuk yenilmeseydi.Sırf ucuz ve kolay ulaşılabilir diye biz de fabrikasyona yönelip, el işçiliğinden bu kadar kolay vazgeçmeseydik:(
Babamın bana hediye ettiği çeyiz sandığından söz ediyorum. "Kız beşiğe;çeyiz sandığa"geleneklerimizin en güzellerinden biri bence.Kız büyüdükçe, bin bir özen ve umutla düşlerin biriktirildiği çeyiz sandığı da zenginleşir.Çeyiz sandığına nahoş,umutla yıkanmamış tek bir parça konulmuş mudur?Hiç sanmıyorum.
Sandıklara bakınca rahmetli babaannemin huşuyla sandığının kapağını kaldırışı gelir gözümün önüne.O sandıktan sevimsiz hiçbir şey çıkmazdı.Bence her kadının bir  düş sandığı olmalı,şöyle oymalı süslü püslü.Hiçbir şey onun yerini tutamaz,tutmamalı.
 Aslında sandığımın bu hali de muhteşem.




Ama yıllar geçtikçe cilası yıprandı.Ben de cilalamak yerine ona yeni bir yüz yapayım diğer eşyalarla uyumlu olsun dedim.Bunu için çok araştırdım .Bir bilene sordum. Profesyonel bir iş olmaz dediler.Ben de daha önce yaptığım boyamalardan (burada ve burada) cesaret alarak amatörce yaptım.1. kat boyadan sonra birden bir pişmanlık başladı,çünkü böyle görünüyordu:(

Önce zımparaladım.Oymalar beni çok zorladı, onlara zarar vermemek için çok uğraştım.Sonra sirkeyle sildim(çok güzel arıtıyor)tam dört kat akrilik boyayla boyadım,Son kat boyasını yine sentetik sprey boyayla yaptım.

Aslında tinerli bir bezle oymaları biraz silip eskitme yapacaktım,ama o kadar güzel oldu ki , boyasına dokunmaya kıyamadım.
sevgiyle kalın.

26 Nisan 2013 Cuma

ÇARPI İŞİ KUŞLU YASTIK


İlk çarpı işim olan güllü yastığı(burada)soluksuz işledim ve bitiverdi.Hemen ikinci proje için kolları sıvadım.Ama küçük bir sorunum vardı.Esenköy deydim ve  yazlık bir köyde bulunabilecek son şeyler listesinde malesef nakış iplikleri de vardı.Benim elimde ise diğer yastıkta çok az kullandığım kahve tonları, biraz yeşil ve beyaz kalmıştı.Hüzünlü hüzünlü şemalara bakarken, bendeki ülkem kadınlarına mahsus "uydururum ben şimdi bir şey" genetiksel kodu çalışmaya başladı.Gözüm bu kuşlara takıldığında ise,ya mutlaka uydururum ben bir şey dedim. 
Renklerle biraz oynadım.Vee ortaya bu güzellik çıktı.Ben de onu en sevdiğim birinci yastığım ilan ettim.Bu arada sadece bir yastığa bakıp kalbi ısınan,ağzı kulaklarına varan canlıya da kadın denir.

Bahar sizi nasıl etkiliyor bilmiyorum.Ama benim başımı döndürüyor.Sebepsiz mutluyum.Sebepsiz mutlu olmanız dileğiyle.
Sözümü Orhan Veli'yle bağlıyorum:)



DERDİM BAŞKA

Sanma ki, derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden?
Ben ki, her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah dostum, derdim başka...

23 Nisan 2013 Salı

AHŞAP SEHPA BOYAMA

Eşyaların da bizimki gibi hafızaları olduğuna inanıyorum.En azından benim orta sehpam için öyle.Ah bir dili olsa da bir konuşsa...Marangoz olan eniştem uygun bir ağaç bulunca benim üzerinde şöyle 4-5 kişi yemek yenilebilecek bir sehpa hayalim gerçekleşmiş oldu.Ben onu tepe tepe kullanırken o da hayattan payına düşeni aldı.Eskidi, cilası bozuldu.Sevgili yeğenim Nurbengü'nün elindeki bıçakla kenarına açtığı kocaman yarıkta son noktayı koydu.(oyma eğilimi çocukta genetik olarak var,babası marangoz:)Çok çirkinleşmişti ve artık bir seçim yapmam gerekiyordu.Ya atılacak ya da boyanıp geri kazanılacaktı.Ben ikinciyi seçtim.Ağaç olan hiçbir şeye kıyamam.Küçük bir sorun vardı.

Daha önce elime hiç boya fırçası almamıştım.Ne yapalım herşeyin bir ilki vardır.Sehpa iyice zımparalandı.



Kenarındaki oyuk macunlandı.Ve boyandı.Önce sentetik bazlı parlak bir boya kullandım.Sentetik boyanın kapatıcılığı yüksek fakat çalışması zor.Ayrıca benim acemiliğimden olacak boya kalın oldu.İçime sinmedi,herşey kusursuz olacak ya:( Sonra akrilik boyayla tekrar boyamaya karar verdim.Çilekle(kardeşim)sehpayı tekrar zımparaladık.Hiç eğlenceli değildi,çok zorlandık.Ama başardık:)Akrilik boya zor kapatıyor tam dört kat boyadım.Ama çalışması kolay ve boya oldukça ince oluyor.Son kat boyası için sentetik sprey boya kullandım.

Vee muhteşem oldu.Bir parça boya sen nelere kadirsin öyle:)
  Bir süre önce boyayıp keyifle kullandığım sehpama bir çekmece detayı ekledim.Kulpunu enamel boyayla pembeye boyadım.Ve çok sevdiğim bir kırlangıç grafiğini,çekmece kapağına transfer ettim.
Transfer tekniğin de, resmin yüzeyine tutkalı sürüp,zemine yapıştırıyoruz.Kuruduktan sonra ıslatarak kağıdı tamamen temizliyoruz.Görüntü çok daha orjinal oluyor.

çok güzel oldu çook.Sevgiyle afiyette kalın inşaALLAH.

22 Nisan 2013 Pazartesi

FERFORJE ŞAMDANLARI BOYADIM

Bu şamdanların dramatik bir öyküsü var.O gün içimde karşı konulamaz bir kardeş özlemi duydum.Kendime engel olmayıp periliçeyi(ortanca kardeşim) ziyarete gittim.Gittim de ne görsem beğenirsiniz.Periliçe hayatında fazlalık olduğunu düşündüğü herşeyi atmış, gömme dolabın başında durmuş,bunu atıyorum,ayy bunu da bunuda deyip hayatını hafifletiyor.Baktım gözü dönmüş, yapma etme demek kar etmeyecek,ben de bu bir çift şamdanı evlat edinmeye karar verdim.


O gün bunu neden yaptığımı bilmiyordum, sonuçta ben de biriktirmeyi sevmezdim.Neyse tam bir yıl o evin terasında yağmur çamur demeden,atılma korkusuyla beni beklediler.
Vee mutlu son:Onları da boyadım:)aslında kendi renkleri de güzeldi ama benim siyah eşyalarla problemim var.
Önce sentetik boyayla boyadım.Sentetik boya beni deli ediyor.Şamdanlardan çok kendimi boyadığımı farkedince  pes edip sentetik vernikli sprey boyaya geçtim.İlk iki katını sentetik boyayla boyamıştım.Dolayısıyla sprey boyayla son kat boya atmış oldum.Onları önce yaptığım bu mumlarla kombinledim.
Kuğu gibi oldular.Heyy kızkardeş itiraf et pişmansın dimi:) 
Sevgiyle kalın...

19 Nisan 2013 Cuma

ESKİ MUMLARIN GERİ DÖNÜŞÜMÜ

Bir süredir hayatımdan gereksiz tüketimi kaldırmaya çalışıyorum.Aşırı tüketim zaten yaşlı olan dünyamızın daha hızlı yaşlanmasına neden oluyor.Buna hakkım olmadığını düşünüyorum.Alım gücümüzün olması diğer canlıların yaşama hakkını bizim paşa keyfimize bırakmamalı.Mesela ne kadar zamandır ayakkabılarımızı tamirciye götürmüyoruz. Haksız da sayılmayız.Artık her şey  bol ve daha kolay ulaşılabilir.Tüm bunlara rağmen eskilerin mantığıyla kırılanı, bozulanı tamir etmek gerekli diye düşünüyorum.Genellikle sahip olduklarını seven biri olduğumdan, bu karar benim için zor olmayacak sanıyorum.
Önce şu mumlardan başladık.Benim gibi mum sever biriyseniz,sizin de böyle kondisyonu düşmüş mumlarınız vardır.Eskiden olsa çöpü boylarlardı.

Bu değerlendirme projemiz, çileğe(kendisi kardeşim olur)ait.Ortaokulda da iş teknik dersinde öğrenmişler.Ucuz beyaz mumları eritip kokoş mumlar yapıyorlarmış.
Bu ertelenemez bir iş ve yarını bekleyemez.Benim formdan düşmüş mumlarım yeniden hayata tutunabilirler.
Isıya dayanıklı bir kaba mumları koyup, onu da içinde su olan başka bir tencereye yerleştirdik.

 Evde gıda boyası olmadığı için hatmi çiçeği kullandık.Kalıp olarak da bu kaseleri peçeteyle yağlayarak kullandık.pamuklu bir kumaştan incecik fitiller kesip mumla sertleştirdik.

 Mumlar tamamen eriyince kepçeyle kaselere doldurduk biraz yoğunlaşınca fitillerini yerleştirip buzdolabında soğuttuk.


Henüz yakmadık ama muhteşem görünüyorlar.Daha önce deneyenleriniz mutlaka olmuştur.Ama bizim için bu deneyim paha biçilemez.Sevgiyle kalın :)

AVUÇ İÇİ KADAR MUTLULUK

Okuduğum bir yazı da mutluluğun tanımı için "insanoğlunun yüzyıllardır peşinden koştuğu o lanetli duygu"diyordu.Gerçekten ulaşılamayacak hep özlemle anılacak kadar uzak mı,yoksa fark edemeyeceğimiz kadar yanı başımızda mı?Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama,bana kalırsa tüketmekten gözümüz döndüğü ve güzel şeylere hemen alıştığımız için kıymet vermeyi unuttuk.Böyle böyle  kendinizi mutluluğun ulaşılmaz lanetli bir duygu olduğuna inandırdık.Halbuki ömür çok uzun değil,her anımız değerli,tüketimin ise bir sınırı yok.Mutlu olmak, şu an değilse ne zaman.
Durup sakinleşmeli ve sahip olduklarının keyfini çıkarmalı insan.
uzun uzun şükretmeli  her sabah gözlerini açabildiğine,sevdiklerinin güzel yüzlerini görebildiğine,yüzünü güneşe dönüp ciğerlerini havayla doldurabildiğine.O zaman mutluluk kapımızı bir türlü çalmayan bir lanet olmaktan kendiliğinden çıkar.

Geçen yaz Esenköy'den getirdiğim nane dalları kışı atlatıp baharda filizlenip boy attılar.İki cılız dalın bu kadar inatçı olmasıyla gurur duydum.Pazarda nanenin demeti 2 lira diyenler keyfimi kaçıramayacak :) Bu gün ilk nane hasadımı yaptım.Sanki dört beş dal nane değilde, on dönüm pamuk hasat ettim.Öyle mutluyum yani.Ne de olsa ben çiçek-böcekle mutlu olabilen bir familyaya aitim.(Yaşasın kadın olmak :)Küçücük dokunuşlar hayatımıza kocaman mutluluklar katar.Sevgiyle kalın.

17 Nisan 2013 Çarşamba

ÇARPI İŞİ GÜLLÜ YASTIK

    Şaşılacak şey,kanaviçe ve ailesinden hiçbir eşyam  olmadı.Hani her kadının çeyiz sandığında hayatı boyunca hiç kullanmayacağı "aa çeyizde olur" mantığıyla  konulmuş birçok ıvır zıvırı olur ya,onda bile yok.Halbuki ben kanaviçeyi hep çok sevdim.Hobi dükkanlarında kendimi sık sık goblenleri seyrederken bulurdum.İçimden hain bir ses -bunu işleyen kör olmuş der,ben de oradan uzaklaşırdım.Ta ki bir arkadaşımın işlediği matruşka figürünün fotoğrafını görene kadar.O an tamamdır dedim hayatımdaki eksiği buldum, ben çarpı işi yapmalıyım.
İnternetten onlarca şema çıkartıp,bursa da çiçek ızgaranın altında ki pasajda aldım soluğu.Bunca yıldır buraya niye hiç gelmemişim diye hayıflana hayıflana, vitrininde goblenler olan bir dükkana girdim.İçeride 18 yaşlarında bir genç vardı.Biraz bozuldum.Kadın olaydı iyiydi, nasıl yapılacağını soracaktım.Şemama uygun 20 kadar iplik çıkardı.Başka bir şey diye sorduğunda, şansımı denemeye karar verdim.Rahmetli dedem çorap örebiliyorduysa bu genç neden çarpı işi bilmesindi ki:) Bana kullanacağım keten, iğne, kumaşın ortasını bulma gibi konularda teknik bilgiler verdi.Artı verdiği iplikleri daha iyi olduğunu söylediği diğer markayla değiştirdi.İnanmaktan başka çarem yoktu.Eve geldim başladım işlemeye.İç sesim çarpılar hep aynı yöne bakmalı diye ritim tutuyordu.
Yapanlar zaten bilirler.Ama yeni başlayacak olanlar;bir iş insanı bu kadar mı mutlu eder.Bir iğne, bir tutam iplik:Say-bat- çık.Depresyona, strese bire bir.Beyninizi boşaltmak mı istiyorsunuz,başlayın saymaya ve işlemeye.Her şey kendiliğinden beş tane yeşil, üç tane pembe çarpıya dönüşüyor.Sinir küpü olmanız gerekirken, sabırla desen çıksın diye bekliyorsunuz.Benim ilk çarpı işim bu güllü yastık.

 Kirpi ve pamuk yavrusu gibiyiz.İnanırmısınız hayatım da böyle güzel yastık görmedim:)

16 Nisan 2013 Salı

MERHABA...



Nihayet bu da oldu.Ben de blogladım.Ne zamandır aklımdaydı demeyi isterdim ama değildi.Yaş kemale erince dedim ki:Madem bir kitabım olamadı ben de blog yazarım.Yani tamamen bir biyografisi olan insanlara hasedimden:)
Neden mi masalsı? çünkü ben de bu topraklarda doğan tüm kadınlar gibi mutlu sonlarla büyüdüm.Mantığa aykırı bile  olsalar, mutlu sonlara inancımı hiç kaybetmedim.Durup bir kurbağanın gözlerine romantik romantik bakmışlığım var:)
Bu işi seveceğimi hissediyorum.
Hoşgeldim,Hoşgördüm...