12 Ağustos 2013 Pazartesi

"NAR AĞACI"NAZAN BEKİROĞLU

Bir kitabı elime alınca bitirmeden uyumama huyumu esefle kınıyorum.Bitmesin istedim,bitirmeye kıyamadım.Nazan Bekiroğlu’nun “Nar Ağacı” romanından sözediyorum.Okuyalı epey oldu.Kütüphaneyi karıştırırken elime gelince,işaret kabul ettim:En sevdiğim kitaplar kategorisi oluşturu verdim:)
 Roman klasik tarzda yazılmış bir paralel evren anlatımı.Amma velakin konu,kahramanların işlenişi muhteşem. 
Karakterlerin  en küçüğünü bile ilgiyle, merakla okudum.Bazen kitaplarda sevmediğim karakterlerle ilgili kısımları atlayabiliyorum.Bununla gurur duymuyorum elbette:( 
Rahmetli babaannem Rus işgali sırasında, 7-8 yaşlarındaymış.Onlar muhacirliğe çıkamamışlar.Anılarını bana anlattığında ben de 7-8 yaşlarındaydım.İnsan o yaşlarda bunların ne kadar kıymetli olduğunu anlayamıyor.Babaannemin hayal meyal hatırladığım anılarıyla romanda karşılaşmasaydım, yine bu kadar etkilernirmiydim?Sanırım evet.İki savaş ortasında  kale gibi bir kadın büyükhanım,en çok onu sevdim,karakterlerden.

Setterhan'ın Azam'a olan aşkında taraf tuttum alenen:Piruz'la mutlu olmasını istedim.Tahtı Süleyman yolculuklarında sıkıldım,İran'a asla gitmem dedim.
Kitabın tanıtımında yer alan:Tebrizli halı tüccarının deli fişek oğlu Setterhan'la, Trabzonun İncisi Zehra arasında bir aşk hissedemedim:(Belki kitabın ikincisinde olacak.
 Anuş sıcak ekmek içini sever ha! Böylemi kanar yürek?Hıçkırarak ağladım, evi başıma topladım:(

"Eğer "Trabzonlu" denecek bir tip varsa -ki vardı-, onun, burnu kopup yere düşse gururundan eğilip almayan ama kendisine emanet edilen bir avuç samanı korumak uğruna, kendi samanlığının yanmasını da göze alan insanlarının en saf temsilcisini Settarhan ilk defa bu kaptanla tanıdı."Cemil kaptanın mübarek ellerinden defalarca öptüm.

"İyi bir halının ilk şartı tek elden çıkmasıydı.O kadar tek elden çıkmalıydı ki bir halıda ilk ilmeyi atan elin sahibi bile son ilmeyi atacağı güne kadar aynı kişi olarak kalmalıydı.Ama mümkün müydü böylesi? Değildi. İşte bu yüzden kusursuz bir halı, bu kusurlu dünyada hiçbir zaman örülemeyecekti.Bu yüzden bir halı ne kadar çabuk biterse o kadar tek elden çıkmış demekti."Böylemi anlatılır bir halı.Artık el dokuması halılara basarken yüreğim titriyor.
"Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri'nin çaya nazarı, duası vardır.Hazret, Allah kıyamete kadar buna revac versin, diyerek çay nimetini işaret etmiştir.Bu yüzden bizim meclislerimizde semaverin başüstünde yeri vardır.O nazarı anmadan,duasını mırıldanmadan demliği semaverin üzerine oturtma.
"Kimselerin aklı ermez, 
Çay sohbeti hikmetine, 
Çünkü ezelde uğramış, 
Mürşidinin ülfetine."
Allah sizi inandırsın,kalktım çay demledim:)
  
 "Aşk olunca en çok da ölüm hükmünü kaybediyor ve insan kendisini ölümsüz zannediyordu."

"Benim 'ha demeden hayran olan' bir gönlüm var,o ise aynı şeyi anlayan iki kişiden birinin tebessümüyle bakıyor yüzüme."

Neyse hala okumayan varsa,onlara da birşeyler kalsın.Peki bu son:)

"Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim" Bu cümle büyülü gibi,hani doğru kombinasyonda çağırsan, sanırsın gelecek:)
Sevgiyle afiyette kalın inşaAllah.
  

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder