30 Temmuz 2013 Salı

STRESE KARŞI YASEMİN ÇAYI VE TİMÜSÜ TİTRETMEK


Hep söylerim bu anadolu kadınları şifacı,bilge,ermiş,dahi vs.biri beni durdursun:)Lakin  ne desem yakışıyor.Hani ağıt yakarken ya da daralınca iman tahtalarını elleriyle döverler ya o da boşuna değil miş.Timüslerini pataklayıp stres kontrolu yapıyorlarmış meğer.Timüs, iman tahtası denen göğüs kafesinin ön orta kemiğinin arkasında bulunan yassı ve loplu yapıda bir organımız.
Ayrıca uyarıldığında insanda mutluluk ve rahatlama duygusu uyandırıyor, dahası sağlıklı ve doğru düşünmeyi sağlıyor.Timus bezi çoçuklarda ceviz büyüklüğünde iken yaşlandıkça bezelye tanesi kadar küçülüyormüş.Çocukların nedensiz de gülebilmelerine şaşırmamak lazım:)
Şöyle sarsıla sarsıla atılan bir kahkahanın ,  göğsün tam ortasına parmak ucuyla vurulmasının ya da dilin üst dişlerin arkasında damağa ve ağzın tavanına dokundurulmasının Timus' u uyardığı ve harekete geçirdiği söyleniyor. Bu titreşim  sayesinde üzüntü kaynaklı  direnç azalmasının önüne geçiliyor,bağışıklık sistemi güçleniyor,stresin yıkıcı etkisi kontrol ediliyor.Baskı altında  konuşan insanların, ellerini gayri ihtiyari göğüslerine vurmaları rastlantı değil,tamamen içdürtüsel...
Timüs'a  şiddete hayır diyorsanız:Duru mavi, kıpırtısız bir ruh hali için  yasemin çayından da yararlanabilirsiniz.
 Beni sakinleştirenin çayın kendisi olduğunu hiç sanmıyorum.Bu büyülü tomurcuğun suya değdiği an; muhteşem bir görsel şölen başlıyor.İsteseniz de gerilemiyor,kendinizi sebepsiz gülümserken buluyorsunuz:).
Yasemin çayı Çin de yaşamın taa kendisiymiş,mübarekmiş.Şehir efsanesine göre Çin de bu büyülü tomurcukları, sabah güneş doğmadan bakire kızlar mor yasemin çiçeklerinden yapıyorlarmış.Artık Mısır Çarşısı'nda kiloyla satılabilecek kadar çoğaldıklarına göre bu efsane geçerliliğini yitirmiş olabilir.Hoş Çin deki genç kız nüfusunu düşünürsek gerçeklik payı da yok değil.



Tarladan bardağımıza kadar devam eden muhteşem bir özen.Bu tantana çaya yakışır mı?Yakışır...Hatta bana kalırsa evrende bir tek çaya yakışır sonra zeytine...
 
Bu tomurcuklar, elde bir araya getirilip iplikle dikildiği için, her suya attığınız tomurcuk,farklı bir görünümde olabiliyor.Benim bu defa ki tomurcuklarımın renkli kısmı az çıktı,malzemeden çalmışlar:)Tadını sever ya da sevmezsiniz.Lakin seyretmek aşk...
"iki çay söylemiştik orda biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni."demiş Cemal Süreyya.Doğru söze ne denir:)
Sevgiyle afiyette kalın her daim inşaAllah...

26 Temmuz 2013 Cuma

PORSELEN GÜL BOYAMA VE AYNA SÜSLEME

Beyaza boyadığım ayna çerçevesinden gözümü alamıyorum,öylesine güzel ve taze bir görünümü var ki.Aslında düşününce boyasının altında o aynı eski ayna.Sadece 10 gr boyayla tekrar gönlüme girişine biraz içerledim.Eski yeşilcam filmleri gibi duygularım şu sıralar.Birinin aşkını celb etmek için, biraz boya süs püs;kan tükürtür  mendile:)
Hayat böyle değil mi? Gerçeğiyle yüzleşmeli insan.Ben de hırs yaptım ve aynamı daha çok şımartayım dedim.Yeşilçamın,  ne kadar süs, o kadar popülarite ilkesiyle onu porselen  güllerle süslemeye karar verdim.İyi de nasıl?
Bazen neredeyse hiç boş vakti olmayan biri olarak cesaretime hayran kalıyorum.Önce İstanbul'a giden bir arkadaşıma gül siparişi verdim.Sabuncu Handan gülleri tedarik etmiş, ayakları dert görmesin.
Şu ana  kadar ki başarılı boyacılık geçmişimden aldığım güçle gülleri boyadım.Güllere aşınmış metal görünümü vermek istiyordum.Bunun için önce siyah akrilikle boyadım.Çok iyi gidiyordum, ta ki beyazla boyamaya geçinceye kadar:( 
Fotoğrafta ki  görünüm,  iki kat boyadan sonra da değişmeyince ümitsizliğe kapıldım.Belki yağlı boya daha kolay olabilirdi,neyseki sonunda gülleri bembeyaz boyamayı başardım:)İyice kuruduktan sonra zımparayla aşındırdım.
Ahşap tutkalıyla  aynaya yapıştırdım.Aynayı da ben boyamıştım;burda.
Sonuç mu  muhteşem,
Filiz Akın-Emel Sayın karışımı bir şey:).Görenler gülleri   gerçekten metal zannettiler.Sonuç olarak biraz süsten hiçbir zarar gelmez,ve ne kadar az, o kadar çok:)vs.vs...
Bilemezsin,
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.
Hiçbir şey içime sinmedi.
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.
Ya da okyanusa su.
Düşündüğüm her şey
Doğu'ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,
Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden Sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla. 
Demiş Mevlana,ne de güzel söylemiş:)

Sevgiyle afiyette kalın her daim  inşaAllah:)






















AYNA ÇERÇEVESİ BOYAMA

Aynaları çok severim.İnsanın kendi gözlerinin içine,vicdanına bakabilmesinin muhteşem olduğunu düşünüyorum.Doğrucu Davut'turlar da.Hatırlarsanız pamuk prensesin çok kötü kalpli,paçoz,çirkin üvey annesine de haddini bir ayna bildirmişti:).Haindirler de: Kırılırlarsa yedi yıl kısmetinizi kapatırlar.Ayrıca kadim Feng Shui öğretisine göre de, ayna enerjiyi katbe kat artırabilen bir sembol.Doğru yere asıldığında, güzellikleri ve bereketi arttırdığı gibi yanlış yere asılırsa negatif enerjiye ve kötülüklere sebep olabiliyor.Temel felsefe:"Aynadır yansıtır".Neyi çoğaltmak istiyorsak aynalarımıza onu yansıtmalıyız.Bıdı bıdı bıdı...
Ben de şu sıralar evde ki aynalara sardım:) Düşünüyorum da aslında bu çerçeve varaklıyken de çok güzeldi.(Tabi resimde ki onun kardeşi, sırasını bekliyor.Her zaman ki gibi öncesi fotosunu çekmeyi unuttum:()
Lakin bütün alışılmış güzellerin kaçınılmaz talihi:Sıradanlık sendromu onu da vurdu:).Varaklı ayna çerçevesi işte.Farkına varmam için bir şeyler eksikti.
Bana kalırsa eşyalarla insanlar aynı makus kaderi paylaşıyorlar.İnsanlar arasında da öyle değil mi? Ne kadar güzel,ne kadar iyi olursak olalım:kollektif bilinç altının tüm iyi şeylere alışılır yazgısından payımızı alıyoruz.
İşte bu yüzden Mevlana'nın uyardığı gibi:Her gün yeni bir şey söylemeli insan.
Alışılmış güzel, artık güzel değildir,yazgısından payına düşeni alan aynama acizane yardımcı oldum:) 
Önce onu iyice zımparalayarak yılların tortusunu ,varak kaplamayı üzerinden uzaklaştırdım.Tozunu alıp sirkeli suyla iyice sildim.Beyaz akrilik boyayla 4 kat boyadım.Tamamen pürüzsüz bir doku elde etmek içinde vernikli sprey boyayla son kat boyasını attım.Gelin gibi oldu...Lakin benim hoşuma gitmedi.Fazla yeni görünüyordu,fabrikasyon gibi.Eskitmek için kenarlarını siyah antıquıngle boyadım.
 
Islak mendille silerek eskimiş bir görüntü verdim.Ben aşınmış eskitmeleri seviyorum ama bu da çok güzel oldu:)
 
Beni çok eğlendiren bir ayna fıkrasıyla yazımı bağlayayım.Sevgiyle afiyette kalın her daim inşaAllah:)

 Tarihte ilk kez Erzurum'a ayna gitmiş.Adamın biri aynayı görüp eline almış.Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş aynadaki görüntüsünü.
Adam: Eyy gidi gardaşım! seni bir daha görmek nasipte varmış,aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine.Karısı bakmış adam bir şeye sarılıp uyumuş, almış aynayı bakmış ki bir kadın;
- Allah belazı viree! bu karı da kim? Bi boka da benzesee!
diye feryat figan ederek evden çıkıp kadı efendiye gitmiş.
- Kadı efendi, adam beni bu karıyla aldattı!demiş.
Kadı almış aynayı bakmış bakmış ve;
- Yav, bu karıdan çok gavata benziir!

20 Temmuz 2013 Cumartesi

BAYRAMLIK AHŞAP BOYAMALARIM

Her yıl ülkemizde olimpiyatları yapılan, ata sporumuz bayram temizliğinin startı verilmiş bulunmakta.Dün işten biraz erken çıktım.Apartmanların perdesiz camlarını,ve can havliyle balkonlarda, içeri dışarı koşturan ablaları görünce, cemre temizliğe düşmüş dedim.
"Temizlik imanın yarısıdır" düsturu gereği, zaten bal dök yala olan evler bile iki bayram arası kırklanır ki:Dünya üzerinde hiçbir millet, belli bir zaman aralığında temizlik için; bu kadar mesai,deterjan(ki çoğu evin hanımının özel karışımı vardır)ve su kullanmamıştır.Bu öyle genlerimize işlemiştir ki, bayramda ev de olmamama rağmen,bayram öncesi yapılacaklar  listemin hep başındadır.(Ayrıca çikolata ve kahve de alıyorum.Dönünce kendimiz yiyoruz:).Tam karşımda ki apatmanın orta katında, iki hanım temizlik yapıyor.Biri belli ki yardımcı hanım.Komik olan ev sahibesi daha çok iş yapıyor.Bu beni çok güldürüyor. Derdimiz ne bizim.Sözüm ona yardımcı alıyoruz.Ondan daha çok çalışıyoruz.Seher temizliğe gelecek diye evi temizliyoruz:).Haklıyız ama!Seher'in her geldiğinde,dizlerini döve döve,ağıt tadında:"-Ayyy ablaaa ne pis insanlar var,geçen temizliğe gittiğim kadının evi bir parmak yağ bağlamış,hiç mi temizlik yapmıyo bunlar" çok sesli nağmesini dinleye dinleye  koşullandık buna:)Ben yardımcı hanım gelecek diye, üç çeşit yemek pişireni biliyorum.Ayy yazık kıza, öyle dolaptan hazırlarsın kendine birşeyler demişler.Dolapta da sade kahvaltılık ve ekmek varmış.Şimdi gel de Sehere üç kap yemek pişirme.Memleketim kadınlarının güzel yüreklerinden öpüyorum.(Bu arada Seher hayali kahramandır,gerçek hayattaki şahıslarla ilgisi yoktur).Sadece ev temizliği yapmadım tabi. Evde eskiyen sıkıldığımız eşyalara da bayramlık yüzler yaptım.
objelerin öncesi hakkında bilgi vermesi açısından, ortak iradeyi temsilen,bu baharat standının fotosunu koydum.Hepsi bu renktiler ve siline siline yer yer solmuş,aşınmışlardı.Bilirsiniz bu tip malzemelerin yenisi almak, külliyen israftır.Çok değil altı ayda yine deforme olurlar.seramik kuş boyama,masalsı
Hem baharat hem de havlu standını cadance fildişi akrilik boyayla boyadım.Ufak tefek ezik yerleri bile kapandı,yepyeni ve daha dayanıklı oldular.Bunlar kardeşim küçük gökyüzünün mutfağına.O böyle sarıya çalan krem tonlarını seviyor.Desenler peçete dekupajı.Çok beğendi, hep ağzı kulaklarında,sağlıklı günler de kullanır inşaAllah.
seramik kuş boyama,masalsı

Bu ekmek kutusuna  mufakta peçete havlu vs. koyuyordum.O kadar uzun zamandır benimleydi ki,gerçekten çok eskimişti.Değerli bir şey olmadığı için, önce boyamayı düşünmemiş,bütün atılacak eşyaların son durağı olan balkonuma kaldırmıştım:).(Orda bir müddet bekletmeden hiçbir şeyi atmam,atalar geni:)
seramik kuş boyama,masalsı 
Balkonu toplarken, ona yeni bir şans vermeye karar verdim.Mdf kısımlarını akrilik boyayla boyadım.Kapak plastik; boya darbelere dayanıklı olsun diye enamelle boyadım.Desenler peçete dekupajı.Daha önce hiç stencil şablonu kullanmamıştım.Yan ve üst zeminlere uyguladım.Ben stencili çok sevdim,her yere uygulayasım var:).Şimdi bakıp bakıp:"Canım ya nasıl kıyacakmışım sana" diye gönlünü alıyorum.Ben bu işi çok sevdim:Boya dışında tek kuruş harcamadan eşyalarımı istediğimde değiştirebiliyorum:) seramik kuş boyama,masalsı
Kuşlar ham seramikti,boyarken çok zorlandım. iki üç kez boyalarını yıkadım.sonunda başardım.Havluluğu ben boyamadım ama ona da bayram hediyesi bir gül yapıştırdım.Demedi demeyin,yakında badana da yaparım ben:)
sevgiyle afiyette kalın inşaAllah...

15 Temmuz 2013 Pazartesi

KIRIŞIKLIK DİYETİ-DR.NİCHOLAS PERRİCONE


Bakın kütüphanemi düzenlerken ne buldum,ne ara almışım:).Dr Nicholas Perriconenin "Kırışıklık Kürü ve Perriconenun Reçetesi(28 günlük diyeti)" kitapları.Hiç şaşırmadım,böyle önemli bir konuda yazılmış kitapları es geçecek değildim elbet:).Yıllar önce bu kitapları okuduğumda aklımda kalan iki şey var:
1-Her daim somon yiyenler asla buruşmaz:)
2-Su çoook önemlidir."Öyle olmadığını düşünüyorsanız; kuru üzümle, yaş üzümü yanayana koyun bakalım".Ne kadar kötü kalpli  bu Nicholas Perricone, hiç böyle denir mi?Kendileri klinik ve araştırma dermatologuymuş.Hücresel iltihaplanmaya bağlı yaşlanmanın, tersine çevrilebileceğini ıspatlamış olduğu “Hücresel iltihaplanmayı durdurma” teorisiyle tıp camiasının uluları arasında yer almış.
2000’li yıllarda  Hollywood da Nicholas Perricone'yi bilmeyeni sınır dışı ediyorlarmış.O kadar yani..."Perriconenin 28 günlük diyeti" kitabında, test sürüşü adını verdiği,3 günde  yüzünüzde ve vücudunuzda gözle görülür değişiklikler olacağını idda ettiği ve iddasını da çarpıcı fotograflarla desteklediği bir diyet var. 
Şu sıralar çok yoğun çalıştığım için yüzüm biraz solgun göründü gözüme.Test sürüşünü uygulayayım dedim.üç gün somon yiyerek yaşayabilirim sanırım:)
Bu ablalar 3 günlük test sürüşünü yapanlardan.İşe yaramış görünüyor.
Kitaplarda özetle beslenme biçimimizin  metabolizmamız üzerinde ki yıkıcı tahribatından ve önleme yollarından söz ediyor.
Yaşlanmamızın ve hastalıklarımızın temel nedeni“serbest radikaller”.Çok tehlikeliler çook.Bir kere adlarında hayır yok:Hem köktenci,hem başıboş:(Rabbim bizi korusun. Serbest radikaller:Zararlı güneş ışığı, kimyasal toksinler, sigara veya kirletilmiş hava, su,gıdalar tarafından üretiliyorlarmış.Anladığım kadarıyla serbest radikallerin tek derdi, tek elektron olan moleküllerini çift elektron yapmak.Bu süreçte de hücrelerimizi saran zardan elektron çalıyorlar.Sonunda da hücre zarının yapısını bozarak yaşlanma sürecini hızlandırıyorlar.  30’lu yaşların başına kadar vücudumuzun ürettiği hormonlar, birçok hasarı onarabiliyor.Ancak bu hormonların azalması ile birlikte kendine yardım edemeyen vücudumuz yaşlanmaya başlıyor.
Serbest radikaller ihtiyaç duydukları elektronu cildimizde ki kolejen moleküllerinden alırlarsa kolojen doku zarar görür.Bu durumda cildimizde, gerginlik, elastikiyet kaybı ve renk bozukluğu oluşur.Sonuç olarak serbest radikaller cildimizden elektron çalarak, genç görünümünü yok ediyor.
Dr. Perricone diyor ki:“Ne yerseniz; görünüşünüz odur”.(Bazı insanlar tevekkeli şeker gibi görünmüyor:)
Şeker ve yüksek glisemik indeksli karbonhidratlar, hızla şekere dönüşen meyve ve sebzeler vücudunuzda hücresel düzeyde iltihaplanma yapıyormuş.Fazla miktarda rafine şeker ya da kanda hemen şekere dönüşen bir tabak makarna yediğimizde vücudumuz kan şekeri düzeyini kontrol etmek için insülin salgılıyor.“vücudunuzun ihtiyaç duymadığı şey, şeker, pirinç, makarna ve patates, gibi yüksek glisemik karbonhidratlardır.Şeker ve hızla şekere dönüşen yiyecekler güçlü iltihapsal ajanlardır ve sonuç olarak cildimizin ve sağlığımızın düşmanıdır.Şeker vücuttaki insülin düzeyini her yükselttiğinde yağlarda depolanır.Kalori alımımız aşırı olmasa da; bizi şişmanlatır.

"Proteinler cici,karbonhidratlar cıss" sloganımızın altını 2000'li yılların başında çizmiş hekimimiz.Yani değişmez gerçek: “İnsülin salgılanması= vücutta yağ depolanması”.
Beslenme önerileri Karatay'la aynı,iyi protein ve yağlara özgürlük,kötü karbonhidrat ve işlem görmüş gıdalara esaret:).Bunları Karatay diyetinde anlatmıştım.Daha detaylı bilgi için Karatay diyetim yazımı okuyabilirsiniz.
3 günlük test sürüşü-hızlı cilt toparlama
- Günde 8-10 bardak su
- Üç öğün yemek ( yemek sıralamasında proteinlere öncelik tanınacak)
- İki ara öğün. Biri ikindiye doğru, diğeri yatmadan önce.(Gene proteinli besinlere öncelik tanınmalı,bence ara öğün gerekli değil)
- Her öğünde ve ara öğünlerde protein, karbohidrat ve Omega-3, Omega-6 yağ asitlerini içeren besinler tercih edilmeli. Besinlerin sıralamasına özellikle dikkat edilmeli.
- Vücuttaki biyokimyasal reaksiyonlar ancak su eşliğinde gerçekleşebilir.
- Vücuttaki su miktarında görülecek belli belirsiz bir azalma, metabolizmayı yavaşlatır. Yani aldığınız kalorileri yakmakta zorlanmaya başlarsınız.
- Metabolizmada saptanan yüzde 3 oranındaki yavaşlama, altı ay içinde size bir kilo aldırır.
- Tatil günleri bu planı uygulamak için iyi bir zaman sayılmaz.
- Kahve, vücuttaki kortizol ve insülin miktarını artırır. Bunlar yaşlanmayı hızlandırır ve vücutta yağ depolanmasına neden olur. Kahve yerine yeşil çayı tercih edin.
- Ve tabii kimyasal madde içeren sodalı içeceklerden de uzak durun.
 Bu üç günlük diyette mönüler hemen hemen aynı..Hepsi bu kadar!

UYANMA

• 225-280 gram su

KAHVALTI

• 2 yumurta ya da 110–170 gram ızgara ya da tavada pişmiş somon
• Yarım bardak pişmiş yulaf ezmesi üzerine 1 yemek kaşığı çekilmiş keten tohumu serpin
• 3(2,5 cm kalınlığında )dilim kavun (tercihen küçük, kokulu kavun) ya da çeyrek kap taze minik taneli meyve (özellikle yaban mersini iyidir)
• 225-280 gram su
• Yeşil çay ya da siyah çay

ÖĞLE

• 120–180 gram yağda korunan somon ya da sardalye
• 2 bardak ölçüsünde kıvırcık salata; tatlandırmak için ekstra zeytinyağı ve taze sıkılmış limon suyu ile sonlandırılmış
• 2(2,5 cm kalınlığında )dilim kavun ya da çeyrek kap taze minik taneli meyve
• 225-280 gram su

AKŞAMÜSTÜ ARA ÖĞÜNÜ

• Elma
• 180 gram sade yoğurt
• Çeyrek bardak kabak çekirdeği
• 225-280 gram su(istenirse daha fazla)

AKŞAM

• 120 gram ızgara somon
• 2 bardak koyu yeşil yapraklı salatalık; tatlandırmak için ekstra zeytinyağı ve taze sıkılmış limon suyu ile soslandırılmış.
• Yarım bardak buharda pişmiş sebze ( özellikle, kuşkonmaz, brokoli, ıspanak gibi parlak yeşil sebzeler)
• 2(2,5 cm kalınlığında )dilim kavun
• 225-280 gram su


YATMADAN ÖNCE

• 60 gram dilimlenmiş hindi göğsü
• Çeyrek bardak yaban mersini
• 3–4 fındık ya da badem
• 225-280 gram su 
Oruçlu olduğum için ben 2 öğün olarak uyguluyorum.Fotoğrafda yok ama taze pişmiş yulaf ezmesi yerine,yulaf kepeğinden yaptığım kıymalı cupcakeleri yedim.Karatay önerisi olarak da suyuma limon sıktım,masa ve şişeyi de ben boyadım:)
Hepinize hayırlı ramazanlar afiyette ve sağlıkla kalın:)





11 Temmuz 2013 Perşembe

GEMİCİ FENERİ BOYAMA VE DEKUPAJ

Bu gün sosyetik pazara gittim.Gerçi her zaman ki gibi toka ve taç alıp çıktım.Fakat çok değerli bilgiler öğrendim.İhraç fazlası ürünlerin satıldığı, meşhur bir tezgahın başında kendime güç bela bir yer buldum.Ve seçmeye başladım.Bu kadar talihsiz olabilirmiyim?Her defasında tezgaha bıraktığı ürün eline gelir mi insanın?Şu Murpyh'den de kurallarından da nefret ediyorum.Niye benim elime, hep attığım geliyor diye sesli düşündüm.İyiki de düşünmüşüm yanımdaki teyze yenisin galiba dedi.Sayılır dedim.Şöyle baktığını aç, yana bırak.Sonra ki baktığını onun üzerine bırak.Böylece tezgaha karışmaz, hep eline gelmez dedi.Senin düzenli yığınını da biri alır, tezgahın başka yerine geçmiş olur.Bu teyzeler nasıl akıllı ya.Tezgah karıştırmanın bile raconunu yapmışlar,ekonomi cadısı herbiri:)
Aklıma üniversiteye başladığım ilk yıl geldi.Derste Arif Esin ve sigarası var.Onları hiç ayrı görmedim.Şimdi söylemesem adamı eksik söylemiş olurum.Fransa'dan mı ne yeni gelmiş.
"Ya Türkiye'de kadınlar, altın günü diye birşey yapıyorlarmış"dedi.Bizde adam yeni ya, ballandıra ballandıra anlatıyoruz;sarmalar, kısırlar falan.Bunlar umrunda değil tabi.Ee bu kadınlar kapitalizmi baltalar,bankalar kime kredi satacak dedi.O zaman ona memleketim kadınlarının yastık altı birikimlerinden, evde sakladıkları altınlarından söz etmedik.Genç göründü gözümüze, ani şok kaldıramaz diye düşündük.Şimdi düşünüyorum da keşke sözetseydik.Gelinen noktadan eminim çok memnundur.Ne de olsa tam istediği gibi oldu.Altın günleri kredilere yenik düştü:(

Sosyete pazarından birşey alamadım,fakaat bit pazarından bu gemici fenerini aldım.Değerli  bir şey değil ama,o kadar sevdim ki  içimden öpüp koklamak geliyor.(henüz öpmedim:)
 Daha önce, kayınvalidesinden kızkardeşimin, kızkardeşimden de benim  zimmetime geçen ve boyadığım bir fenerim var.bunuda boyayıp ikisini birlikte paylaşacaktım ama dayanamadım.Fenerimi herkesler görsün istedim:)


2 yıl balkonda bekledikten sonra, beyaza boyanıp aileden olmuştu kendileri.O zamanlar buralar hep sentetik boya,öyle enamel falan bilmiyoruz:)Geçen hafta baktım pek bi sıradan geldi gözüme.Beti benzi atmış.Hemen ilgilendim:)
 
 Onu da maviye boyadım.Abartıp peçete dekupajı yaptım.Bir şeyimiz eksik gibiydi.Puantiyeler geldi tamamlandık:)
 
En çok sevdiğim mavilerime bir yenisi eklendi.
"Balıkların,kandillerin,ne varsa olsun ellerin.Bana mavini ver, deniz! "demiş Arif Nihat Asya.Ne de güzel söylemiş.Sevgiyle afiyette kalın inşaAllah...

8 Temmuz 2013 Pazartesi

KARADENİZ KADINI VE AHŞAP SEPET BOYAMA

Çayeli’nden öteye Gidelum yali yali.
 Sırtındaki sepetun  ben olayım hamali.
Sepetunun ipleri Keseyi omuzuni.   
Aç beyaz peştemali bir göreyum yuzuni

Menşure deduklari kız sen misun sen misun
Alemun dilindesun, O kadar güzelmisun
...
Bir kadını merak etmek böyle de güzel anlatılmaz ki:)
Hayatta örnek aldığım insanlar sıralamasında anadolu kadını hep ilk beşe yakın bir yerdedir.Hem anne hem baba tarafından, 24 ayar karadenizli olduğumdan, en iyi tanıdığım kadınlarda hiç kuşkusuz karadeniz kadınlarıdır.
"Karadeniz kadını" bir tamlamayla tanınmasının hakkını layıkıyla verir.
Sırtında ağırlığınca yüküyle, uçurumlarda yürür.Her şeye,herkese yetişir.Vardır onda her derdin bir çaresi.Ama bir kere de vık vık etmez.
Şimdiler de köylerde oturan yok.Fakat bundan 20-25 yıl öncesinin, ayağı lastikli, burnu sümüklü çocukları, hep çok iyi adamlar oldular.Çünkü başka seçenekleri yoktu.Anaları öyle istedi.Ölürde çoluğunu çocuğunu zebil etmez.Bırakın beş çocuk, bir herifi idare etmeyi;verin dünyayı idare eder.Kızdımı gözü hiçbir şeyi görmez,sevdimi hiçbir çıkar gözetmez, benim peştemalli amazonlarım.
 Kocasının nataşalarla fin fin yaptığını öğrendiğinde, kahvehaneye gidip:-Ola Yunus ha bu bende ki .. değilmi?Diyecek kadar mert, yüreklidir.(Yunus'un yerinde olsam aya tek yön bir bilet alırdım:)
Gün görmemiş küfürler (küçükken çok özenirdim),çok sıkı da dualar ederler.
Cesur,çalışkan,zeki,öfkeli,atılgan,telaşlı,kararlı,güçlü,yeniliklere açık,kanaatkar,şık,güzel,espirili,ozan,alıngan,gururlu naiftirlerde.
Bir bünyede bu kadar ruh hali barındırmak, akla zarar ama karadenizli kadında mümkündür.
Düşmezler ya, onlardan birini yerde bulursanız:Nimettir, üç kere öpün başınıza koyun.Karadeniz kadınının bedeniyle özdeşleşmiş bu yük sepetini boyarken aklımdan ve yüreğimden geçenlerin iki satırda özetini yapayım dedim.Ama inanın beğenmedim.Benim kelimelerimin fukaralığı.Shakespeare özenmedim değil.Her duygusunun kelimesini biliyor muydu acaba?
Bu yük sepetlerini Rize'ye gittiğimde almıştım.Orjinalleri kadar büyük değiller elbette.Birini şemsiyelik olarak kullanıyorum diğeri vasıfsız eleman:)
Sepet boyamanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.Önce boyayı seyreltmedim.Atkı bağlarının içleri hiç boyanmadı.Sonra boyayı seyreltim.Yol yol aktı.Karadenizli genim imdada yetişmeseydi onları çöpe atacaktım.

Kaç kat boyadığımı hatırlamıyorum.Son olarakta sentetik sprey boyayla iyice boyadım.Peçeteleri yapıştırırken elimle hafifçe boşluklara doğru tamponladım.Gergin tutunca, ıslanan peçete yırtılıyor:)sonra da birkaç kat vernikledim.
 
Yavru sepeti süslediğim peçeteyi, Bim'den aldım.Aldım derken mağaza mağaza gezip peçete arıyorum bu günlerde.Mesai harcıyorum bu işe:).Parktan topladığım lavantalarla  kombinledim.Pek bir yakıştılar.Eve girerken hafif bir serinlik ve lavanta kokusu cennette gibi hissettiriyor:)

Şemsiyelik olarak kullandığım sepete ise arkadaşımdan aldığım bu peçeteyi yapıştırdım.Bu kütük mum da antrede sepete yarenlik ediyor.Alınmasın diye ona da yapıştırıverdim bir peçete:)


Herkese hayırlı ramazanlar dilerim.Herşey gönlünüzce olsun.Sevgiyle kalın:)

6 Temmuz 2013 Cumartesi

HINGAL(HİNKAL,DAĞISTAN MANTISI,GÜRCÜ MANTISI.HALUJ,VS) NASIL YAPILIR

Adı ister mantı,ister haluj-hıngal,ister tortilella olsun, en sevdiğim yemeklerden birisi hiç kuşkusuz yaş makarna hamurunun içine muhtelif harçlar konularak haşlanan ve; ya sarmısaklı yoğurt ya da sadece tereyağlı sosla ikram edilen mantıgiller ailesi var.Gerçi ete hamur sarılarak yapılan yemeklerin hepsi candır, bunu akleden hatun kişi de mübarektir,yeri yüreğimizin taa içidir.Ammaa seçme lüksüm varsa,tercihim tartışmasız hınkaldır:)Bütün yemeklerde olduğu gibi erbabı tarafından yapılan hınkalın: Hamurunun çay tabağı büyüklüğünde açılıp ,harcının cömertçe kullanılması ve hamurunun balık sırtı şeklinde örülerek, hamurun hiç bir yerden kalınlaşmaması  onu mantıgillerin prensesi yapıyor.Adına türkü bile okunmuş varmı ötesi:) 
 ...
Kurban olem et hınkalın adına
Doymah olmaz lezzetine tadına
Bir kez olup ataş vurun oduna
Çoh çetindir beklemesi hınkalın

Kurban olem hınkal yapan ellere:)

Çoh çetindir beklemesi hınkalın:(

Bu arada hınkalı küçük gökyüzü yaptı(kardeşim)ben yeme kısmında aktiftim:)


 MALZEMELER:
  • HAMURU İÇİN:
  • 3 su bardağı un
  • 1 yumurta
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 fincan kadar ılık su(sertçe bir hamur olacak)
  • 3 çorba kaşığı sirke
  • İÇ HARÇI İÇİN:
  • 500 gr kıyma(kavurma ıspanak,patates,sucuk vs.hamura ne sarmayı seviyorsanız)
  • 3 ince kıyılmış kuru soğan
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 tatlı kaşığı karabiber
  • SOSU İÇİN:
  • 3 yemek kaşığı tereyağı(biz daha fazla kullandık,abartmayı seviyoruz)
  • yarım yemek kaşığı biber salçası
  • yarım yemek kaşığı domates salçası
  • istenirse ince kıyılmış sarmısak,maydanoz,nane vs.
  • istenirse sarmısaklı yoğurt(Ben istedim)
  • 1 tatlı kaşığı tuz
Hamur malzemelerini karıştırıp sert bir hamur elde ediyoruz.Üzerini nemli bir bezle kapatıp hamuru dinlendiriyoruz ki şiir gibi açılsın.

Dinlenmiş hamuru bezelere ayırıp,bir merdane yardımıyla açıyoruz.Orjinalınde su bardağı kullanılsa da, küçük gökyüzü çay bardağı ile hamurudan daireler çıkardı.Kalan hamur parçalarını çorbalarda erişte olarak kullanabilirsiniz.
HALUJ,HALUJ YAPIMI,HINKAL NASIL YAPILIR
Hınkalın en sevdiğim aşaması:Bolca iç harçı hamurlarınızın üzerine pay edebilmeniz.Elinizi korkak alıştırmayın:)
HALUJ,HALUJ YAPIMI,HINKAL NASIL YAPILIRŞimdi  fotoğrafta  olduğu gibi hamuru örüyoruz.Elimiz alışınca bu hiç zor değil.Ben hiç görmedim ama hınkalı bohça gibi kapatanlar da varmış.Onlar hamurun büzülen kısmını zaten yemiyorlarmış.Dolayısıyla hamuru örmek hem çok estetik, hem de israfı önlüyor:)
HALUJ,HALUJ YAPIMI,HINKAL NASIL YAPILIR


Muhteşem görünüyorlar değil mi?Başlangıçta puf böreği gibi de kapatabilirsiniz.


HALUJ,HALUJ YAPIMI,HINKAL NASIL YAPILIR
Hepsi örülünce işte böyle:"Yeme de yanağını yasla uyu"tarzı bir görünümleri oluyor:)


hıngal,mantı,hınkal nasıl yapılır,HALUJ,HALUJ YAPIMI,HINKAL NASIL YAPILIR
İyice kaynamış tuzlu suda hınkallarımızı partiler halinde haşlıyoruz.Ilınınca sarmısaklı yoğurt, üzerine tereyağlı sos veya sadece tereyağlı sosla servis yapıyoruz.(haşlama suyundan ilave edip çorba kıvamı verenler de varmış).

Kurban olem hınkal yapan ellere:)


Çoh çetindir beklemesi hınkalın:( 
diye  diye sevdiklerimizle yiyoruz.
hıngal,mantı,hınkal nasıl yapılır
Afiyetle ve sevgiyle kalın:)